İlahiler radyoda yayınlansın diye Allah yerine ‘can’ dedik

Tasavvuf musikisi ve ilahilerin, geçmiş yıllarda radyo ve televizyonlardan yayınlanabilmesi için ilginç yöntemlere başvurulduğu ortaya çıktı.

Ankara Radyosu’nun ilk Türk Tasavvuf Müziği Korosu Şefi Ahmet Hatiboğlu, 1965’te ilk ilahilerin yayınlanması için başvurduğu yolları anlattı. Hatiboğlu, “TRT’de seslendirilecek ilahileri spiker odasında gizlice kaydederdik. Sansüre uğramaması için eserde geçen Allah ve peygamber lafızları yerine ‘Can’, ‘Canan’ lafızlarını kullanmak zorunda kaldık.” diyor. Hatiboğlu, ‘Dini Musiki Korosu’ olması gereken topluluğun ismini de ‘Türk Tasavvuf Müziği Korosu’ diye değiştirerek tepkilerin önü- ne geçtiklerini belirtiyor.

Hatiboğlu, 55 yıllık meslek hayatında ilk defa konuşmacı olarak bir programa katıldı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı’nca düzenlenen ‘Düşünce Şöleni’nde hatıralarını anlatan Hatiboğlu, “Hayatım boyunca mesleğimi en iyi şekilde icra etmeye çalıştım. Konuşma yerine işimi yaptım. Sanatıma engel olur diye müdürlük dahil idari görevleri kabul etmedim.” dedi. TRT yönetiminin 1965 ve 70’li yıllarda dinî musiki yayınlarına bakışını anlatan Hatiboğlu, “İstedim ki Türk halkı kendine ait musikiden mahrum kalmasın. Tarihten gelen birikimimizi gelecek kuşaklara aktarabilelim.” dedi.

Hatiboğlu’nun aktardığına göre; o yıllarda Ankara Radyosu’nda fevkalade bir denetim ve kontrol vardı. Bir eser denetimden geçmeden asla yayına giremezdi. Bu kontrol mekanizmasından ilahilerin geçmesi mümkün değildi. Ancak prodüktör Ergun Balcı’nın hazırladığı yurtdışı yayınları denetimsiz yapıldığı için ilk ilahiler bu yayınlarda icra edilmeye başlandı. Radyodan dinî musiki dinlemeye hasret olan halk, yayınlara büyük teveccüh gösterdi. O günün şartlarında TRT’ye ulaşabilenler telefonla, mektupla bu yayınlardan dolayı tebrik ve teşekkürlerini iletti. İlgi, yöneticilerin de dikkatini çekti. Yapılan görüşmeler sonucunda Ergun Balcı’nın yurtdışı yayınları Radyo 1’e aktarılır. “Bunun üzerine yine spiker odasında yönetimce tehlikeli bulunmayacak eserler icra edilerek tehlikesiz olanlar yayınlandı.” diyen Hatiboğlu, bunların TRT’de yayınlanan ilk ilahiler olduğunu belirtiyor. Yayından sonra aynı tebrik ve teşekkür mektupları bu sefer de Türkiye’den yağmaya başlar. Gelen mektuplarda halk bu tür programların yapılmasını ve çoğaltılmasını ister. Yayının Radyo 1’e geçmesiyle denetimsiz bir yayından sıkı bir denetim yapılan yayına geçilir. Bu nedenle seçilen eserlerde daha dikkatli olmak gerekir ki sansüre yakalanmasın. 1977 yılına kadar TRT’de ilahi okunması bu şekilde devam eder. Ama Hatiboğlu’nun en büyük isteği bir tasavvuf musikisi korosu kurabilmektir.

Turan Dursun TRT için benden ilahi istedi

Yayınlanan ilahilerin halk tarafından kabul görmesi ‘din ve ahlak’ programı yapımcılarının da dikkatini çeker. Programlarında yayınlanmak üzere kendileri için de birkaç ilahi okumasını isterler. Ancak ilahiler hâlâ gizli saklı olarak icra edildiği için Hatiboğlu, yayıncılardan bunun yasallaştırılması için onay almalarını ister. Gerekli izinler alındıktan sonra Hatiboğlu, program yapımcıları için ilahiler icra etmeye başlar. Yazılarında Kur’an-ı Kerim’in tahrif edildiğini iddia eden ve sık sık İslam dinine karşı eleştirilerde bulunan Turan Dursun da TRT’de din ve ahlak programı yapmaktadır. Programının reytingini artırmak için o da Hatiboğlu’ndan kendisi için ilahi icra etmesini ister. Hatiboğlu, “Bir gün radyoda otururken esmer tenli bir kişi yanıma gelerek, ‘Efendim programımda kullanmak üzere benim için de birkaç ilahi okur musunuz?’ diye istekte bulundu. Kendisine ‘Siz kimsiniz, ne programınız var?’ diye sorduğumda, kendisinin din ve ahlak programı yapımcısı Turan Dursun olduğunu söyledi.” diyor. Dursun’un isteğini de geri çevirmeyen Hatiboğlu, birkaç ilahi de onun programı için icra eder.

‘Tasavvuf müziği laikliğe niçin aykırı olsun?’

Koro kurulur, yapılan hazırlıktan sonra ilk program günü gelir. Hatiboğlu, Nat-ı Peygamber ile başlayan ilk programda, eleştirilere mahal bırakmamak için klasik ağırlıklı bir program hazırlar.

Tasavvuf Musikisi Korosu’nun ilk programı cuma günü yayınlanır. Türkiye genelinde büyük tebrikler alırken rahatsız olanlar da çıkar. Günlerden cumartesi ve tatil olmasına rağmen, TRT Yönetim Kurulu toplanır. Büyük bir vaveyla koparılır. “Laik bir ülkede dinî musiki nasıl olur da yayınlanır? Bunu yapan kimse hakkında tahkikat açılsın.” denir. Müzik Dairesi Başkanı Kenan Yomralı, o gün yaşanan tartışmayı Hatiboğlu’na şöyle aktarır: “Ahmetçiğim yönetim katına çıktığımda koridorun sonuna kadar taşan bir kavga sesi duydum. ‘Laik bir ülkede böyle bir program yapan kimse mutlaka bunun hesabını vermesi gerekir’ diye bağırıyorlardı. Toplantıda bulunan Doç. Dr. Mukbil Özyürük en fazla karşı duran bir üyeye, “Adnan Bey Adnan Bey, her gün kilise müzikleri yayınlanırken laikliğe aykırı olmuyor da kendi müziğimiz yayınlanınca mı laikliğe aykırı oluyor?” şeklinde karşı çıkışta bulunur. Yapılan uzun tartışmalardan sonra oylamaya geçilir. 5’e 5 çıkan oylamada tahkikat açılmasına izin verilmez; ancak koronun programına ilk konserinden sonra bir yıl yayın izni verilmeyerek cezalandırılmış olur. 1977’de Türk Müziği Müdürlüğü’nü yapan Orhan Özgediz’e giderek, “Musikimizin en değerli eserlerini sergiliyoruz. Bunlardan korkmanın bir anlamı yok, bir koro kurmamız lazım.” teklifinde bulunur. Özgediz, kovulma pahasına bu izni alır. 1978’de Ankara Radyosu’nun başına Turan Erdemgil müdür olarak atanır ve aynı yıl koronun çalışmasına izin verir. Türkiye’nin ilk Tasavvuf Müziği Korosu, radyo dışındaki ilk konserini de sağ sol çatışmalarının en hızlı yaşandığı ODTÜ’de verir.